Özellikle çocukların duygusal destek alması gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Serdar Nurmedov, “Verdikleri tepkilerin mevcut bağlamda normal olduğunu, bu tür felaketlerin anlaşılması ve kabullenmesinin herkes için zor olduğunu vurgulamak gerekir.” dedi. Felaketlerin ardından sosyal medya kullanımının sınırlandırılmasının, bilgi kirliliğinden korunmayı sağlayacağını aktaran Prof. Dr. Serdar Nurmedov, toplumsal travmaların panzehrinin dayanışma ve eğitimin güçlendirilmesi olduğuna, travmaların doğru şekilde ele alınmaması durumunda, nesiller boyu sürecek olumsuz etkiler bırakabileceğine vurgu yaptı.
Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Serdar Nurmedov, üst üste yaşanan olumsuz olayların kişiler ve toplum üzerindeki etkilerinden bahsetti.
Yaşadığımız felaketler ve travmalar, dünyaya ve insana dair bazı temel inançlarımızı sarsıyor
İnsanların robot olmadığını, karmaşık düşüncelerimiz, duygularımız ve hislerimiz olduğunu ifade eden Prof. Dr. Serdar Nurmedov, “İster doğal afet olsun, ister insan eli ile gerçekleşsin felaketlere karşı tepki veririz ve bu gayet normal.” dedi.
Dünyaya geldiğimizde hayat yolculuğumuza sevgi ve güven dolu insanlar olarak başladığımızı aktaran Prof. Dr. Serdar Nurmedov, ancak zaman içerisinde yaşadığımız felaketler ve travmaların, dünyaya ve insana dair bazı temel inançlarımızı sarstığını söyledi.
Karmaşık duygularla mücadele etmenin en iyi yolu bu duyguların varlığını kabul etmek…
Yaşanan son yangın felaketinden sonra, birçok insanın bir noktada dünyanın öngörülebilir olduğuna veya iyi insanlara kötü şeyler olmayacağına dair inançlarının yerle bir olduğunu dile getiren Prof. Dr. Serdar Nurmedov, “Bir yanda feryat-figan eden acı ve kedere gark olan aileler ve sevenleri, diğer bir yanda tatillerine ve eğlenmeye kaldığı yerden devam eden kişiler, süreci dışarıdan takip eden bizlerde karışık duygulara sebep oluyor. Bir yanda acı ve keder, öte yanda öfke ve kızgınlık gibi duygulara kapılıyoruz.” dedi.
Her ne kadar bu karmaşık duygularla mücadele etmenin birden fazla yolu olsa da en kestirme yolunun bu duyguları anlamak, anlamlandırmak ve bu duyguların varlığını kabul etmek olduğunu söyleyen Prof. Dr. Serdar Nurmedov, şöyle devam etti:
“Kabul etmek ile kabullenmek bir değildir. Kabul etmek demek, kaçınmamak demek, yok saymamak demek, varlığına müsaade etmek demektir. Çünkü bizi insan yapan duygularımızdır. Duygularımızı ifade etmek, paylaşmak olumsuz olanları hafiflettiği gibi, olumlu olanları da arttırır. Duygularımızı bastırmak ve onları yok sayarak ‘normal’ davranmaya çalışmak bizi kötü etkiler. Çünkü anormal bir durumda normal tepki vermenin kendisi anormaldir.”
İnsan eli ile ortaya çıkan felaketler öfkeyi tetikliyor
İnsan eli ile ortaya çıkan felaketlerin çoğu zaman öfkeyi tetiklediğinin altını çizen Prof. Dr. Serdar Nurmedov, “Kabullenmeyi zorlaştırır. Anlamayı ve anlamlandırmayı zorlaştırır. Bireyin adalet ve güven hissini sarsar. Güvensizlik kişiyi ‘düzenin asla düzelmeyeceği’ fikrine sürükleyebilir. Kuralların adil bir şekilde işlemediği algısı bireyde endişe ve huzursuzluğa sebep olur. Haksızlığa uğrayan insanlarda yoğun bir öfke hasıl olur. İçinde bulunduğu toplumun ve sistemin kendisini koruyamayacağını düşünür, kendine olan güveni azalır ve dünyaya olan güveni sarsılabilir. Tüm bunların neticesinde eğer bu süreci iyi yönetemezlerse travma sonrası stres bozukluğu gelişebilir.” uyarısında bulundu.
Çocukların bu tür olaylara verdikleri tepkiler normal kabul edilmeli…
Yangında arkadaşlarını kaybeden, hayatını kaybedenler için üzülen ve haberlere maruz kalan çocukların duygusal gelişimi ve ruh sağlığının derinden etkilenebileceğini aktaran Prof. Dr. Serdar Nurmedov, “Bu çocuklar böyle durumlarda hiç olmadığı kadar ebeveyn desteğine ve rehberliğine ihtiyaç duyarlar.” dedi.
Çocukların duygularını, hislerini ve düşüncelerini açıkça ve detaylı bir şekilde ifade etmelerine müsaade edilmesi gerektiğine vurgu yapan Prof. Dr. Serdar Nurmedov, “Verdikleri tepkilerin mevcut bağlamda normal olduğunu, bu tür felaketlerin anlaşılması ve kabullenmesinin herkes için zor olduğunu vurgulamak gerekir. Kayıp ve ölümü anlatırken yaşına uygun ifadeler ve açıklamalar kullanılmalı. Sosyal medya ve haber izleme süreleri azaltılmalı. Kaygılarını arttıracak konuşmalardan ziyade güvende hissedebilecekleri ortam yaratılmalı ve rahatlatıcı etkinliklere yönlendirilmeliler. Rutinlerini sürdürmelerine özen gösterilmeli. En önemlisi, tutum ve davranışlarımız ile biz büyüklerin onlara örnek olmamız gerekir.” önerilerinde bulundu.
Sosyal medya kullanımını sınırlandırmak gerekir…
Sosyal medyada paylaşılan haberler bazen faydalı bilgi içerse de uzun süre buna maruz kalmanın bizleri olumsuz etkileyeceğini aktaran Prof. Dr. Serdar Nurmedov, “Çünkü bir yerden sonra bilgi kirliliğine maruz kalırız. Bu sebeple yangının sosyal medyada yarattığı etkilerden kendimizi korumamız için sosyal medya kullanımını sınırlandırmamızda fayda var. Doğrulanmamış kaynaklara itibar etmemeliyiz. Spekülasyonlara ve yalan haberlere karşı uyanık olmamız gerekir. Gruplaşma, ötekileştirme ve tartışma içeren ortamlardan olabildiğince uzak durmakta fayda var.” dedi.
Toplumsal travmalar toplumsal bunalıma sebep olabilir!
Travmaya maruz kalmanın bireyin ruh sağlığını olumsuz yönde etkilediği gibi, toplumun da ruh sağlığını olumsuz yönde etkilediğine dikkat çeken Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Serdar Nurmedov, “Toplumun ruh sağlığı iki şekilde olumsuz etkilenir. Birincisi, büyük travmaların toplumun neredeyse tamamını etkilemesiyle oluşan afetler, savaş, göç gibi olaylar sonucu. İkincisi ise bir toplumun travmalarla sarsılmış bireylerden oluşması sonucu.” dedi.
Öte yandan üst üste yaşanan olumsuz olayların sonucu gelişen travmaların sadece bireysel psikolojik sağlık üzerinde değil, aynı zamanda sosyal bağlar, güven duygusu ve toplumsal dayanışma üzerinde de olumsuz etkiler yaratabileceğine vurgu yapan Prof. Dr. Serdar Nurmedov, şunları söyledi:
“Nasıl ki, bireysel travmalar kişilerde bunalıma sebep olabiliyor ise, toplumsal travmalar da toplumsal bunalıma sebep olabilir ve toplumsal hafızayı etkiler. Eğer toplumsal hafızayı olumsuz yönde etkileyen bu toplumsal bunalım sağlıklı bir şekilde ele alınmazsa, nesilden nesle aktarılabilir ve o toplumu oluşturan bireylerin kimlik oluşumunda temel rol oynar.”
Toplumun sosyal norm ve etik anlayışı bozulabilir!
Toplumsal travmaların belirtilerine değinen Prof. Dr. Serdar Nurmedov, sosyal ve kurumsal güvenin azalabileceğini yani insanların toplumsal kurumlara ve diğer bireylere güven duymakta zorlanabileceğini söyledi.
Toplumun travmaya maruz kalan kesimlerinin, olaylar karşısında kendilerini yalnız ve çaresiz hissedebileceklerinin de altını çizen Prof. Dr. Serdar Nurmedov, şöyle devam etti:
“Benzer travmalardan etkilenen bireyler travmanın sebep olduğu yoğun stres ve tehdit algısı sebebi ile içine kapanır ve benzer hislere sahip insanlara yakınlaşma eğiliminde olurlar. Toplum içinde bir nevi gruplaşmalar hasıl olur. Söz konusu toplumda depresyon, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) ve anksiyete gibi ruh sağlığı sorunlarında artış gözlenebilir. Toplumun sosyal norm ve etik anlayışı bozulabilir. Geleneksel yapı, yaşam biçimi ve aile kurumu erozyona uğrayabilir. Toplum bağımlı, pasif, sessiz, güvensiz ve kuşkucu hal alabilir.”
Toplumsal travmanın panzehri toplumsal dayanışma ve eğitim!
Psikolojik iyi oluşun sağlanması için toplumun bilinçlendirilmesinin ve eğitimin de önemli rol oynadığına vurgu yapan Prof. Dr. Serdar Nurmedov, “Travmaların normal bir tepki olduğunu ve bunlarla başa çıkmanın yollarını anlatan eğitim programları düzenlemek, bireylerin farkındalığını artırır. Psikolojik dayanıklılığı güçlendirme yollarını öğretmek de bu süreçte etkilidir. Tüm bunlara ek olarak, toplumda psikolojik destek ve terapi hizmetlerine erişimi artırmak, bireylerin travmalarıyla başa çıkma sürecine yardımcı olur. Toplumsal travmanın en büyük panzehri toplumsal dayanışma ve eğitim diyebiliriz.”
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı